Blog

Hakkımızda >> Blog

Mar 16, 2015

Vazgeçme Kalk

Category: blog
Posted by: promedia

Gecenin bir vakti aklına dahiyane bir fikir geliyor. Harika bir buluş hayal ediyorsun. Araştırıyor, imkanlarını zorluyor, üretiyor, son derece çekici bir marka oluşturuyor ve ürünü piyasaya sürüyorsun. Ama tutmuyor. Neden?

Dünyada her gün ortalama 4 bin yeni marka piyasaya sunuluyor. Bu markaların sadece yüzde 7’si başarılı olurken, yüzde 93’ü on sekiz ay içinde piyasadan silinip gidiyor. Neden piyasaya sürülen her 10 markadan 9’u ar-ge, üretim, tanıtım, pazarlama ve satışta harcanan büyük paralara rağmen yine de yok oluyor?

Kuşkusuz markaların yaşadığı bu başarısızlığın altında fiyat, kalite, pazar ve rekabet şartlarından, şirketlerin aldığı kararlara kadar yüzlerce etken yatıyor. Bazı markalar kandırıldıklarından veya yolsuzluklardan dolayı batıyor. Bazıları ilgisiz, gereksiz ürünler olduğu için. Kalitesiz üretim, yetersiz ambalaj, stratejik tanıtım, pazarlama, satış veya dağıtım hataları kim bilir kaç markanın sonunu getiriyor? Kendileri için çok geniş bir hedef pazar tanımlayıp güçlerinin çok üzerinde bir alanda savaşan markalar odaklarını kaybediyor ve kaynaklarını eritip bitiriyorlar. Kiminin ürünü sanıldığı kadar fayda veya değer yaratmıyor; kimi yoruluyor; kimi de tüketicinin ilgisini veya güvenini kaybediyor. Markalar bazen kendilerine güvenmemekten, bazen de aşırı güvenmekten silinip gidiyorlar.

Başarısızlığın sebepleri saymakla bitecek gibi değil. Ancak hepsinin ötesinde öyle bir temel sebep var ki, başarısızlıkların hemen öncesinde her zaman karşımıza çıkıyor: “yanlış zamanda vazgeçmek”. Yerine göre vazgeçmek pes etmek anlamına gelmese de; var olanın gücüne ve cazibesine rağmen vazgeçebilmek cesur bir karar olarak görülse de, doğru zamanda vazgeçmeyi bilmemek, sonu getiriyor.  

Başarılı markalar şirketlerin yönetim kurulu odalarında değil, tüketicinin zihninde oluşuyor. Bunu oluşturmanın yolu da ısrarla ve azimle mücadele etmekten geçiyor. Bıkmadan, usanmadan ve vazgeçmeden.

Jamaika’ya özgü Reggae müziğin efsane ismi Bob Marley, ünlü şarkısında şöyle söylüyor:

Get up, stand up, stand up for your rights (Kalk, ayağa kalk, hakların için ayağa kalk)
Get up, stand up, don't give up the fight (Kalk, ayağa kalk, mücadeleden vazgeçme)

Günün birinde, köydeki adamın eşeği kör bir kuyuya düşer. Hayvan acı içinde anırır. Eşeğin sesini duyan sahibi gelir ve kuyunun dibinde yatan zavallı eşeğini kurtarmaya çalışır. Ancak kuyu çok dardır. Eşeğini kurtarmak için adam köylülerden yardım ister. Hep birlikte eşeği kurtarmaya çalışırlar. Saatler sonra bakarlar ki eşek kurtarılabilecek gibi değildir. Uğraşmaya değmez derler. Kurtarmaktan vazgeçerler. Ancak eşek acıyla anırmaya devam eder. Bunun üzerine eşeğin daha fazla acı çekmemesi için kuyuyu toprakla örtmeye ve eşeği öldürmeye karar verirler. Etraftaki toprağı küreklerle kuyunun içine atmaya başlarlar. Zavallı hayvan, üzerine gelen topraklar tam üzerini örterken ve ölecek iken birdenbire silkinir ve ayağa kalkar. Üzerindeki toprak ayaklarının altında kalır. Toprak atıldıkça hayvan silkinir ve her seferinde üzerine gelen toprağı dibe, ayaklarının altına alır. Köylüler eşeği gömdüklerini sanıyorken atılan toprağı silkinerek ayaklarının altına alan eşek her an biraz daha yükselir ve sonunda kuyunun ağzına kadar çıkar. Eşeği kurtarmaktan vazgeçen köylüler, kurtulmaktan vazgeçmeyen eşeği kör kuyunun ağzında görünce şaşırırlar. En umutsuz durumda bile vazgeçmemenin, silkinip kalkmanın getirdiği mucize karşısında eşekten çok şey öğrenirler.

 

 

yazar: Feray Alpay